Pazartesi

ÇOCUK RESİMLERİNDE AVRUPA BİRLİĞİ ALGISI

İLKÖĞRETİM ÖĞRENCİLERİNİN YAZILI ANLATIM VE RESİMSEL İFADELERİNDE ALGI VE GÖZLEMLERİNİ İFADE BİÇİMLERİ (AVRUPA BİRLİĞİ ÖRNEĞİ) adlı makaleden alınmıştır.

 
                       
                           Ezgi'nin resmi


          Resimsel anlatımlarında bu değişimlere ilişkin görüş bildiren üç öğrenciden biri olan Ezgi, iki kız çocuğunun konuşmasını gösterdiği resminde kâğıt, cam ve plastik atıkların ayrı bölümlendirildiğine vurgu yaparak, Avrupa Birliği‟ni temsil eden bir bayrak ve meclis binası çizmiştir. Resmini anlatırken düzelme olduğunu, daha çağdaş ve yenilikçi olduğunu göstermeye çalıştım. “Şu okulu gösterirken ülkenin düzeninde (St. 49-50)” biçiminde görüş bildirmiştir. Ezgi'nin resminde okul olmamasına karşın, resmini anlatırken böyle bir ifade kullanmış olması, bildiği diğer düşüncelerini de açıklamak istemesinden kaynaklanabilir.

Bunun yanında başka bir öğrenci ise şöyle bir yorum yapmıştır:



                          Zeynep'in resmi


Resimsel anlatımlarında eğitim alanındaki değişimlere ilişkin olarak Zeynep, dörde böldüğü resminin bir bölümüne Avrupa Birliği ve Türkiyenin anlaşmasını, diğer bölümüne çöpleri çöp kutusuna atan insanları, bir bölümüne banka ve diğer bir bölümüne de Türkiye ve Avrupa Birliğinin ortak kurduğu bir dershane çizmiştir. Bu öğrenci resmini anlatırken“..Burada dershane yaptım, Avrupa Birliği ile Türkiyenin bi dershane yaptım, daha gelişmiş olduğumuzu göstermek için, eğitimimizin daha gelişmiş olduğunu göstermek için…..Mesela onlar hem İngilizce hem Almanca öğretiyorlar. Ama biz bunu pek yapmıyoruz. O yüzden daha ilerlediğimizi göstermek için yaptım” diyerek görüş bildirmiştir.
BABASININ OĞLU



Bir gün çocuğum doğdu. O dünyaya geldiğinde yetişmem gereken uçaklar ve ödenmesi gereken faturalarla meşguldüm.
Ben uzaklardayken yürümeyi öğrendi. Konuşmayı da öyle.
Ve biraz büyüdüğünde “Senin gibi olmak istiyorum baba” demeye başladı. “Ben de büyüyünce senin gibi olacağım.”
İşyerine telefon açıp “Baba eve ne zaman geleceksin?” diye sorardı ikide bir.
“Ne zaman geleceğimi bilmiyorum oğlum. Ama geldiğimde birlikte güzel bir vakit geçireceğimizden emin olabilirsin.”
Yıllar öylece geçip gitti.
Oğlum on yaşına geldi.
Ona güzel bir top aldım.
“Top için teşekkürler baba!” dedi “Haydi oynayalım.”
“Bu hafta sonu tamamlamam gereken işler var” dedim. “Bugün olmaz haftaya tamam mı?”
“Tamam” dedi fakat yüzündeki gülümseme eksilmedi.
“Büyüyünce baba” dedi “ben de senin gibi olmak istiyorum.”
Yıllar öylece geçip gitti.
Oğlum önce ilkokuldan sonra liseden sonra üniversiteden mezun oldu.
Bu durumda başka birçok baba gibi benim de söylemem gereken birşeyler vardı.
“Seninle gurur duyuyorum” oğlum dedim. “Gel şöyle biraz oturalım; sana diyeceklerim var.”
Başını salladı ve gülümseyerek:
“Arkadaşlara sözüm var baba” dedi. “Sen arabanın anahtarlarını verebilir misin bana? Sonra görüşürüz oldu mu?”
Yıllar öylece geçip gitti.
Emekli oldum. Artık bol bol vaktim vardı. Oğlum ise başka bir şehirde iyi bir iş bulmuştu orada yaşıyordu.
Bir gün ona telefon ettim. “Eğer sence de uygunsa hafta sonu buraya gel de hasret giderelim” dedim.
“Sevinirim baba” dedi. “Bir bakayım müsait bir vakit bulabilirsem gelirim. Ama şu sıralar işlerim çok yoğun. Fakat seninle görüşmeyi ben de istiyorum baba.”
“Peki ne zaman gelirsin oğlum?”
“Ne zaman olur bilmiyorum baba. Şimdi bir iş görüşmem var ona yetişmem gerek. Sonra ararım seni. Geldiğimde birlikte güzel vakit geçireceğimizden emin olabilirsin.”
Ve telefonu kapattığımda oğlumun çocukluk hayalini gerçekleştirdiğini anladım.
Çocukluk hayalini gerçekleştirdiğini...
Örnek aldığı babasına benzediğini... Büyüyünce tıpkı babası gibi olduğunu...